Alışmak… Sanırım tam olarak doğru kelime bu. Zamanla; bir zamanlar bizim için önem arz eden birçok olay için sıradanlaşma durumu değil mi?  Her şeye alışmıyor muyuz zaten!  Öncesinde kızılca kıyamet kopardığımız feveranlarımızı sonrasında teslim olup kabullenme durumu.

Hayat alışmak ve unutmak üzerine kurulu bir dünya. Alışmanın bizdeki ilk evresinde, kızgınlık ve isyanımızla beraber susmamızdaki acıklı teslimiyet.

Kendinden uzaklaşmanın, kendi benliğiyle uzlaşması.

Sanki bunca zamandır sen değil de bir yabancıymışsın gibi tanıdığın benliğinden uzaklaşıp onu dışardan izliyor gibi...

Çocukluğumuza dönüp baktığımızda sadece şekli güzel diye yerden alıp eve götürmek istediğimiz bir taşın, elimizden alındığında saatlerce döktüğümüz göz yaşlarını hatırlıyorum. Ne kadar küçük şeyler için ağlıyormuşuz…oyuncak bir bebek veyahut araba, biraz daha büyüyünce buna annemizin fırlattığı terlik acısı… Ama daha acı ağlatanları da vardı tanışacağımız. Birini kaybetmenin acısı, aşk acıları ve dost kazıkları…

Bir denizin ısrarla kayalara vuran dalgaları gibi zamanla kalbimizi aşındırdı bu olaylar. Ruhumuz örselendi, alıştık, kabullendik her şeyi. Büyüdükçe kayıplar verdik duygularımızdan, iyi niyetimizden, arkadaşlığımızdan, zamanımızdan ve birçok duyguyu yaşayarak olgunlaştık.

Ölümler oldu, ihanetler, ayrılıklar, haksızlıklar… Ama artık o elimizden alınıp atılan taş kadar ağlatmıyor bizi.

Hayatımızdaki büyük olaylar bile ağlatmıyor bizi artık, Hayat bizi büyüttü mü yoksa alıştık mı? yada kalbimiz acılara alıştıkça büyüdük mü?

‘Hayat geçmişe bakarak anlaşılır. Geleceğe bakarak yaşanır’ demişler. Yaşadıklarımızın hiçbiri tesadüf değildir. Her biri hayat hikayemize bir şeyler katıp bizi olgunlaştırmak için girer hayatımıza, bizde buna alışarak ayak uydururuz. Alışmak ve unutmak üzerine kurulu bir dünyada yaşıyoruz.

‘Alışmak zaman alıyor, zaman ise her şeyi, yılların aldıklarını izliyorsun geriden, bazen hüzün bazen küçük bir tebessüm beliriyor yüzünde. Yaşananların karşısındaki sabır ve niyet! Olgunlaşmak bu olsa gerek.’ Tolstoy’un bu dizeleri aklıma, zamanla alışması imkansız olan ama şimdi baktığımda birçoğunu hayal-meyal hatırladığım birçok anımı hatırlatıyor bana… Zamanın akıp gitmesiyle beraber alıştığımız onca şeyi…