Bunlardan biri olan sirke, özellikle antimikrobiyal özellikleri ile kış aylarında sıklıkla tercih ediliyor. Ancak uzmanlar, piyasada yer alan taklit ve tağşiş ürünlere karşı uyarılarda bulunarak, gerçek ve kaliteli sirkenin sağlık üzerindeki faydalarını vurguluyor.
Kemal Kükrer tarafından düzenlenen bir toplantıda, sirkenin doğal üretim süreçleri, hammadde seçiminden fermantasyona kadar birçok önemli konu ele alındı. Berna Portakal ve Engin Akçelenk, gerçek sirkenin nasıl ayırt edileceğini ve kalitesiz ürünlerden nasıl korunabileceğimizi açıkladılar.
Taklit ve tağşiş ürünleri arasında farkı ayırt etmek, çoğu zaman zor olabilir. Engin Akçelenk bununla ilgili şunları söyledi:
"Gerçek meyve sirkesinin içine maliyeti daha düşük olan beyaz sirke karıştırılabilir ya da sentetik asetik asit ile yapılan sahte ürünlere rastlanabilir. Bu tür taklit ve tağşiş ürünlerin tadı, gerçek sirkenin karakteristik asidik ve doğal aromasından yoksundur. Tüketiciler, gerçek sirkeyi tatlarında ve aromalarında hissedebilirler. Eğer boğazda kimyasal bir yakıcılık hissi varsa veya yapay bir meyve tadı baskınsa, bu ürün büyük ihtimalle taklit ya da tağşiştir."
Geleneksel üretim tekniklerine bağlı kalarak yapılan sirke, en yüksek kaliteyi ve doğallığı sunar. Bu süreçte 30-40 günlük bir fermantasyon süresi gereklidir.
Bu süre zarfında, sirkenin asidik oranı ve lezzet profili olgunlaşır. Engin Akçelenk, "Evde yapılan sirkelerde ise bu doğal süreci sağlamak imkansızdır. Çünkü evde yapılan sirke, genellikle düşük asidik oranlar ve fazla şeker içerdiği için küf oluşumuna neden olabilir ve bu da toksik etkilere yol açabilir" dedi.
Sirke, yalnızca lezzet katmakla kalmaz, aynı zamanda sağlık açısından da birçok fayda sağlar. Berna Portakal bu konuda, "Sirke, antimikrobiyal özellikleri ile vücut sağlığını korur, sindirim sistemini düzenler ve gıda koruma konusunda da etkili bir madde olarak kullanılır" diye belirtti. Ayrıca, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yayınlanan tağşiş listelerinin düzenli olarak güncellenmesi gerektiğine de dikkat çekildi.
Türkiye, tarihsel olarak sirke üretiminde büyük bir potansiyele sahip olsa da, yaklaşık 1,5 milyar USD'lik dünya sirke ihracat pazarında yalnızca 30 milyon USD ile ilk 30'a bile giremiyor. Berna Portakal, bunun en büyük nedeninin sirke üretimindeki tağşiş ve taklit ürünlerin sektöre zarar vermesi olduğunu belirterek, “Kaliteyi bozan bu hileli üretimler, Türkiye’nin ihracat potansiyelini de olumsuz etkiliyor” dedi.
Evde sirke yapmak, geleneksel üretim sürecinin aksine sağlık açısından bazı riskler taşıyabilir. Akçelenk, "Gerçek bir sirke için belirli oranlarda asetik asit ve alkol kalıntısı gereklidir. Evde yapılan sirkelerde bu oranlar tutmadığı için risk oluşturabilir. Bu tür sirkeler, genellikle meyve şarabı ya da kokteyl formunda olabilir, dolayısıyla evde sirke yapımı önerilmez" diyerek, evde yapılan sirkelerin sağlık açısından tehlikeli olabileceğine dikkat çekti.
Günümüzde sirke, hem sağlık hem de gıda koruma alanında önemli bir ürün olarak yer alıyor. Ancak, piyasada taklit ve tağşiş ürünlerin artması, tüketicilerin kaliteli ve gerçek sirkeyi ayırt etme konusunda daha dikkatli olmalarını gerektiriyor. Kemal Kükrer gibi markalar, geleneksel üretimden ödün vermeden, kaliteli ve güvenilir sirke üretmeye devam ediyor. Tüketiciler de sirkenin doğallığından ve kalitesinden emin olmak için bu tür markaları tercih ederek, sağlıklarını koruyabilirler.