İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü ile Beslenme Atlası Kulübü tarafından düzenlenen 14 Kasım Diyabet Günü Diyabet ve Esenlik İçin Yaşam Tarzı Değişikliği Paneli’nde diyabet, diyabet kontrolünde beslenme tedavisinin yeri, spor ve yaşam şekli arasındaki ilişkiye dikkat çekildi, diyabetli bireylerin yaşam kalitesinin yükseltilmesine ilişkin önerilerde bulunuldu.

“Diyabet bakımının merkezine refahı koyalım”

İstanbul Atlas Üniversitesi Dr. Ralph A. DeFronzo Oditoryumu’nda düzenlenen panelde açılış konuşması yapan Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. Emel Alphan, Dünya Diyabet Günü 2024-26 temasının “Diyabet ve Esenlik” olduğunu söyledi. 
Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun diyabet eğitimine son derece önem verdiğini belirten Alphan, milyonlarca diyabetlinin evde, işte ve okulda günlük öz yönetimlerini sağlamada zorluklarla karşı karşıya olduğunu belirterek “Dayanıklı ve organize olmaları ve sorumluluk almaları, hem fiziksel hem de ruhsal iyilik hallerini etkileyecektir. Diyabet bakımı genellikle kan şekerine odaklanır ve gün içinde sürekli kan şekerine bakmak zorunda kalmaları, onları bunaltır. Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun önerisi ile Dünya Diyabet Günü’nde diyabet bakımının merkezine refahı koyalım ve diyabetlilerin daha iyi yaşamaları için değişimi başlatalım” dedi.

“Diyabetten korunmada geride kalıyoruz”

İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Hilmi İpekçi, diyabet, diyabet türleri, diyabetin teşhisi ve tedavisine ilişkin bilgiler verdiği sunumunda diyabetin önemli bir sağlık sorunu olduğunu belirterek tüm dünyada hızla artış gösterdiğini söyledi. 2009’da 2030 yılı için 438 milyon diyabet hastasının tahmin edildiğini belirten İpekçi, “Dünya Diyabet Federasyonu (IDF) Diyabet Atlası verilerine göre, 438 milyonu 2019 yılında geçtik. Dünya olarak diyabetten korunmada olduğu gibi diyabetin artış hızını tahmin etmede de geride kalıyoruz, bugün 500 milyonu aşkın diyabetli var” dedi. IDF Diyabet Atlası verilerine göre Türkiye'nin Avrupa’da bayrağı üst sıralarda dalgalandırdığını belirten İpekçi, 2021 verilerine göre Türkiye’de diyabetli bireylerin oranının yüzde 14,5’e çıktığını söyledi. İpekçi, Türkiye’deki diyabetli sayısının da 10 milyonu aştığını söyledi. 
Diyabet tanısının konmasının önemini de vurgulayan İpekçi, “Hastalık tanısı konursa hastalığı yönetmek ve hastayı eğitmek kolaylaşır. Hastalığın tedavisi konusunda hastaya dokunmuş oluruz. Ülkemizdeki tüm diyabetliler içerisinde diyabet tanısı konulmamış hasta oranının yüzde 50’lere yakın oluğunu görüyoruz. Yani, neredeyse iki diyabetliden biri diyabetli olduğunu bilmiyor ve tedaviye ulaşamıyor demek” dedi. 

“Sigara diyabet geliştirme riskini üç kat artırıyor”

Tip 2 diyabetteki risk faktörlerine değinen İpekçi, “Obezite, kötü beslenme alışkanlıkları, egzersiz - hareket eksikliği ve sigara kullanımı  önemli risk faktörleri arasında yer alıyor. Sigara kullanımı maalesef çok yaygın. Tek yumurta ikizi iki kişiden biri sigara içiyor, diğeri içmiyor. Kilo, beslenme ve egzersizleri aynı. Sigara içen ikiz kardeş diğerine göre üç kat daha fazla diyabet geliştirme riski taşıyor. Tek başına sigaranın diyabet geliştirme riski çok yüksek” diye konuştu. 
Prof. Dr. M. Emel Alphan: “Beslenme tedavisi ve egzersizden asla vazgeçilemez”
İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. Emel Alphan da “Diyabette Tıbbi Beslenme Tedavisi” başlıklı sunumunda diyabet yönetimi ve kan şekeri kontrolünde beslenmenin ve yaşam tarzı değişikliğinin önemini anlattı. Eğitim, beslenme tedavisi ve egzersizin diyabet tedavisinin temel taşları olduğunu vurgulayan Alphan, “Diyabet tedavisinde ilaç ve/veya insülin kullanılsa bile beslenme tedavisi ve egzersizden asla vazgeçilemez” dedi.

"Kilo kaybı tedavinin ilk seçeneğidir”

Diyabet tedavisinde ağırlık kaybının önemini vurgulayan Alphan, “Kilo kaybı tedavinin ilk seçeneğidir. Sadece yüzde 5’lik bir ağırlık kaybının bile son derece olumlu etkileri olduğunu söyleyebiliriz. 6-12 aylık bir sürede yüzde 7-10 civarındaki ağırlık kaybı için sağlıklı beslenmeye fiziksel aktiviteyi de ilave ederek enerji açığı sağlanabilir. Enerji alımı kısıtlanacak, fiziksel aktivite artırılacak ve davranış değişikliği yaratılacak. Bu ağırlık kaybıyla metabolik risk faktörlerinin hepsi azaltılabilir. Özellikle abdominal obezite yani elma tipi diğer adıyla erkek tipi şişmanlık metabolik olarak risklidir. Bu kişilerde sağlanan yüzde 7-10’luk ağırlık kaybı metabolik bozukluk riskini azaltır.  Yüzde 10’luk ağırlık kaybı diyabetle ilgili ölümleri azaltır, Hemoglobin A1 C’yi düşürür, kan şekerini, kan yağlarını, kan basıncını düşürür, insülin kullanan diyabetlilerde insülin gereksinimini azaltır. Diyabetlilerde minimum insülinle maksimum yara sağlanır” dedi.
Ketojenik diyet ve aralıklı oruç gibi son dönemlerde popüler olan diyetlerin diyabetlilerde sakıncalı olabileceğini belirten Alphan, beslenme programında enerjinin karbonhidrattan gelen oranının yüzde 40’ın altına düşürülmesini önermediklerini söyledi. 

Dr. Öğretim Üyesi Hikmet Uçgun, spor ve egzersizle ilgili tavsiyede bulundu

İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Hikmet Uçgun da “Diyabette Fiziksel Aktivite ve Egzersiz” başlıklı sunumunda diyabetin kontrolünde fiziksel aktivite ve egzersizin önemini vurguladı. Egzersiz ve aktivite sırasında kan glukoz düzeyinin kontrolü, yeterli sıvı alımı, ayak bakımının önemli olduğunu ifade eden Uçgun, “Spora uygun bir ayakkabı tercih edilmelidir. Vücut hijyenine dikkat edilmelidir. Aşırı yorgunluk, baş dönmesi, göğüste sıkıntı, ağrı ve ağırlık hissi, nefes darlığı ve bulantı gibi durumlarda egzersiz sonlandırılmalıdır. Ayrıca egzersiz sırasında kan şekeri 100-250 mg/dl arasında olmalı, bunun altında (hipoglisemi riski) ya da üzerinde (ketozis riski) olması durumunda egzersiz sonlandırılmalıdır. Egzersiz sırasında bireyler, yanlarında 15 gram karbonhidrat içeren meyve suyu, glikoz vb. basit karbonhidrat kaynaklarını bulundurmaları, insülin kullananların ise egzersiz yapabilmek için enjeksiyondan sonra 1-2 saat beklemeleri ve insülin uygulanan bölgeyi (ekstremiteyi) çalıştırmamayı tercih etmeleri gerekir” tavsiyesinde bulundu.

Muhabir: Tuba Turhan