3. Dünya Savaşı söylemlerinin yeni olmadığına işaret eden Dr. Güler Kalay, “Soğuk Savaşın bitişi, her ne kadar mutlak barış beklentilerini en azından ilk on yıl için güçlendirmişse de 1990’lı yılların başından bu yana küresel sermaye hızla Asya-Pasifik’e doğru kaymaya başladı. Bunu en belirgin şekliyle Asya Kaplanlarının 1990’lı yıllardaki krizlerden yükselerek çıkmaları ve Çin’in önlenemeyen ekonomik yükselişinde görmek mümkün. Soğuk Savaş’ın galibi, yeni dünya düzeni söylemleriyle tek kutuplu dünya düzeninin sürekliliğini savunan ABD’nin küresel ekonomideki güç kaybı karşısında hegemonik gücünün sürdürülebilmesi için daha agresif ve proaktif bir dış politika yürütmeye başladığını görürüz. Bu, günümüzdeki vekalet savaşlarının da bir nedeni olmakla birlikte küresel sermayenin yön değiştirmesini durduramamıştır.” dedi.
NATO’NUN ÖNCELİKLİ AMACI AMERİKAN ÇIKARLARINI KORUMAK
“Günümüze gelirsek; 3. Dünya Savaşı söylemleri ve Rusya’nın Avrupa için giderek daha fazla tehdit oluşturduğu söylemleri, NATO’nun asıl misyonunun yeniden güçlendirilmesi çabalarını da yansıtmaktadır.” diyen Dr. Güler Kalay, aslında çokça dile getirildiği gibi NATO’nun öncelikli amacının Amerikan çıkarlarını korumak olduğunu, Avrupa’nın güvenlik tehdidi altında olduğu algısının NATO’nun Baltık ülkeleriyle gelen genişlemesini sağladığını ve Rusya’nın Baltık sınırının NATO’nun kontrolüne girdiğini anlattı.
Çin’in önlenemeyen ekonomik yükselişi karşısında keskinleşen küresel jeoekonomik rekabetin, vekalet savaşlarının yaygınlaşmasını sağlayan faktörlerden biri olduğunu dile getiren Dr. Güler Kalay, “Rusya-Ukrayna Savaşını bu çerçevede değerlendirebiliriz ki olası 3. Dünya Savaşı durumunda da savaşın merkezinin Ukrayna olma olasılığı yüksektir. Önceki dünya savaşlarına baktığımızda en belirgin nedenlerden biri sermaye paylaşımı sorunuyken diğerinin de Avrupa’nın güvenliği konusu olduğunu görürüz. Bu bağlamda Çin’in rakip hegemonik güç ve Rusya’nın uluslararası askeri ve siyasal güç olarak yükselişi karşısında Ukrayna bu her iki aktör için kilit nokta olabilmektedir. Elbette Çin’in arka bahçesi Tayvan’daki Batı yanlısı girişimler ve yaşanan siyasal krizler de bu senaryonun bir parçası olarak görülebilir.” diye konuştu.
YENİ SOĞUK SAVAŞ VE KÜRESEL GÜÇ REKABETİ…
Küresel hegemonyanın mücadelesi yoğunlaştıkça, jeopolitik dinamiklerle birlikte bu dinamikleri yeniden şekillendirecek jeoekonomik projelerin de ortaya çıktığına işaret eden Dr. Güler Kalay, “Çin’in Kuşak Yol Projesi karşısında ABD-Hindistan projesi olan Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) küresel rekabetin bir parçası. Yeni Soğuk Savaş ve küresel güç rekabetinin yarattığı jeoekonomik konjonktürde, ‘koridor savaşlarının’ bu projelerin jeopolitik konumu ve ölçeği nedeniyle küresel hegemonya rekabetinin bir parçası haline geldiğini görmekteyiz.” dedi.
3. DÜNYA SAVAŞI’NIN BAŞLANGIÇ NOKTASI…
Bu bağlamda kollektif Batı’nın öncelikli hedefinin Rusya ve güvenlik algıları olarak görünse de asıl hedefin Çin ile ABD arasındaki hegemonya yarış olduğuna dikkat çeken Dr. Güler Kalay, “Amerikan hegemonyasını sona erdirmesi beklenen Çin hegemonyasının yükselişi karşısında Batı sermayesi varoluşsal bir mücadele veriyor. Ukrayna Batı’nın doğuya açılan ilk kapısı dolayısıyla zayıf bir Rusya ve Çin’in çevrelenmesi senaryolarıyla desteklenen Ukrayna, bu yarışın merkezi olduğu gibi III. Dünya Savaşı olasılığında büyük ihtimalle başlangıç noktası da olacaktır.” şeklinde konuştu.
OLASI KÜRESEL SAVAŞ ÖNLENEBİLİR Mİ?
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın olası 3. Dünya Savaşı söylemlerinin mevcut konjonktürde artan rekabetin ve vekalet savaşlarının topyekûn bir küresel çatışmaya dönüşme riskini işaret ettiğini ifade eden Dr. Güler Kalay, “Ukrayna-Rusya savaşının artık iki taraf arasındaki bir çatışmadan çıkıp daha fazla uluslararası oyuncunun müdahil olduğu geniş çaplı bir savaşa dönüşmesi, olası III. Dünya Savaşının merkezinin yine Avrupa olacağını göstermektedir. Aslında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ‘savaş söylemleri ciddiye alınmalıdır’ sözünün mevcut konjonktürde artan küresel rekabetin yönetilebilir ve yönlendirilebilir aşamada olduğunu ve olası küresel savaşın önlenebilirliği için bir uyarı niteliğinde okunması gerektiğini düşünüyorum.” dedi.