Hayatı boyunca çevresindeki insanlarla iyi ilişkiler kurmuş olan Allah Rasulü, çocuklarla, gençlerle, kadınlarla, engellilerle ve yaşlılarla daima samimi bir iletişim içerisinde olmuştur.
Allah Resulünün, toplumun en dinamik tabakası olan gençlerle olan diyaloğu, diğer kesimlere oranla daha fazla idi. Çünkü onun hedeflediği İslam toplumu, ağırlıklı olarak gençler üzerinden tesis edilecekti. Dolayısıyla onlar gelecek demekti. Hz. Peygamber (s.a.v) İslam’ı tebliğ ederken, Toplumun yeniliğe açık, idealist gençlerinden büyük ölçüde destek almıştır. Nitekim ilk sahabe nesline bakıldığında çoğunluğun 30 yaş altı gençlerden oluştuğu görülmektedir. Mesela genç yaşta İslam’ı kabul edenlerden Hz. Ali 10, Abdullah b. Ömer 13, Abdullah b. Mesud 16, Sad b. Ebu Vakkas, Esma bint Ebu Bekir 17, Mus’ab b. Umeyr 18, Ebu Musa el-Eş’ari 19, Cafer b. Ebu Talib 22, Ebu Hureyre ve Hz. Ömer 25-31 yaşlarında idiler. Kendilerinden güçlü bir destek gören Allah Resulü, bu gençlerle bir medeniyet inşa etmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) “İnsanoğlu kıyamet günü rabbi katında beş şeyden hesaba çekilmedikçe ayakları hiçbir yere hareket edemeyecektir; ömrünü ne yolda tükettiğinden, gençliğini ne uğurda yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve öğrendiği bilgilerle nasıl amel ettiğinden”(Tirmizi, Sıfatu’l-kıyame,1) buyurarak, gençliğin en kıymetli nimetlerden biri olduğuna dikkat çekmiştir.
Allah Resulünün hedefi inançlı, dindar, ahlaklı ve iffetli bir gençlik oluşturabilmekti ve tüm gayretini bu uğurda harcadı. Her fırsatta onlarla bir araya gelir, sohbet eder, özgüvenlerini artırmak için devlet kademesinde kritik görevler verir, ilgi ve alakasını onlardan hiç kesmezdi. Mekke’nin Müslüman gençlerinden olan Mus’ab b. Umeyr’in Medine’ye öğretmen olarak gönderilmesi ve Medinelilerin İslam dinini kabul etmeleri konusunda ortaya koymuş olduğu performans, hicrete altyapı oluşturmuş ve İslam’ın yayılmasında önemli bir etki sağlamıştır.
Cafer b. Ebu Talib’in İslam’ı ve Müslümanları savunmak üzere Habeşistan Kralı Necaşi’nin huzurunda yaptığı konuşma diplomatik açıdan büyük değer taşımaktadır. Yine o gençlerden olan Hz. Ali Yemen’e Kadı, Muaz b. Cebel Yemen’e Vali, Usame b. Zeyd ise 20 yaşında Huraka kabilesi üzerine gönderilen bir seriyye (Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in bizzat katılmayıp bir komutan tayin ettiği askeri birlik)’de, Usame’yi de Rumlar üzerine gönderilen bir orduya Komutan olarak tayin etmiştir. Hz. Peygamber vefat ederken 20-li yaşlarında olan Zeyd b. Sabit, Efendimiz hayatta iken vahiy kâtipliği yapmış, onun vefatından sonra ise Hz. Ebu Bekir’in Halifeliği döneminde Kur’an-ı Kerim’in bir araya toplatılmasında komisyon başkanlığı görevi üstlenmiştir. Bütün bunlar bize göstermektedir ki Hz. Peygambere yardımcı olanların ve İslam’ı tebliğ vazifesini omuzlayanların büyük çoğunluğunu gençler oluşturmaktaydı. Bu gençler her ne pahasına olursa olsun Efendimiz ile birlikte yol yürümekten, mücadele etmekten, savaşmaktan geri durmamışlardır. Zübeyr b. Avvam Müslüman olduğunda 12 yaşındaydı ve amcasından sürekli işkence gördü. Zengin bir ailenin çocuğu olan Musab b. Umeyr, İslamiyet’i seçtiği için annesi tarafından hapsedildi. Ebu Huzeyfe, Kureyş liderlerinden ve Bedir savaşında kâfir olarak ölen Utbe b. Rebia’nın oğlu idi. Zengin, asil, bolluk içinde yaşayan birisiydi. Babasından sonra Kureyş liderliği kendisini bekliyordu. O, bütün bu servet, itibar ve rahatlığı bırakarak İslam ile birlikte çileyi ve fakirliği seçti. Kur’an’da anlatıldığı kadarıyla bildiğimiz Ashab-ı Kehf, putperest bir kavmin içerisinde Allah’ın varlığına ve birliğine inanan birkaç genç, bu inançlarını açıkça dile getirip putperestliğe karşı çıkmış, taşlanarak öldürülmekten veya zorla din değiştirmekten kurtulmak için mağaraya sığınmışlardır. Yanlarındaki köpekleriyle birlikte orada derin bir uykuya dalan gençler 309 yıl kadar uyumuşlardır. Ancak uyandıklarında 1 gün veya daha az uyuduklarını zannetmişlerdir. İçlerinden birini gümüş bir para ile şehre yiyecek almaya gönderdiklerinde onların durumunu öğrenen insanlar Allah’ın vaadinin hak olduğuna, kıyametin mutlaka geleceğine inanmışlar ve mağaranın bulunduğu yere bir mescit yapmaya karar vermişlerdir. Peygamber Efendimizin etrafında toplanan gençlerin ve Ashab-ı Kehf’in o gün sahip oldukları ruh ve maneviyat bugün bizim gençlerimizde de mevcut. Onların elinden tutup iyiye iletmek, kötülükten men etmek öncelikle biz din gönüllülerinin, ardından tüm inananların ortak vazifesidir. Gençlere inanmak, güvenmek ve kendilerini ispatlayacakları alanlar oluşturmak durumundayız. Onların temiz beyinlerini, dinamik yapılarını ve cesaretlerini fırsata çevirmek için geç kalmayalım. Hayatlarını alkol, zina, uyuşturucu ve kumar gibi illetler ile heba etmelerine müsaade etmek bu topluma yapılacak en büyük kötülüklerden olur. Zaman kısa, yol uzun. Allah’a emanet olunuz. Saygı ve sevgi dileklerimle…
İlyas ERBEK
Çerkezköy İlçe Müftülüğü Din Hizmetleri Uzmanı