Fabrikalardan dolayı yoğun göç alan ve nüfusu her geçen gün daha da artan Çerkezköy’e her geçen gün yeni mekanlar açılmaya devam ediyor. Bu kapsamda, işletmeciliğini Günce Öztürk’ün işleteceği Pumpkin Cafe Patisserie, halk arasında tepe mevkisi olarak da bilinen Cengiz Topel Caddesi üzerinde hizmete açıldı.
HAYALİNİN PEŞİNDEN GİTTİ
İçi buram buram tarih ve nostalji kokan mekan, açıldığı günden bu yana oldukça ilgi görmeye başladı. Asıl mesleği öğretmenlik olan ancak hayalinin peşine mutfağa olan ilgisi nedeniyle bu konuda da eğitim alarak şef olan Öztürk, hayalinin peşinden nasıl gittiğini anlattı.
“MUTFAĞA DÜŞKÜNLÜĞÜM VARDI”
Küçük yaştan itibaren mutfağa ilgi duyduğunu belirten Öztürk, “İlk mesleğim müzik öğretmenliğiydi. Şan hocasıydım. Edirne’de yaşadığım sıralarda sürekli gittiğim bir kafe vardı. Oraya gittiğim zaman huzurlu bir mekan olduğu için çok keyif alıyordum. Sonrasında da bu mesleğe başlama kararı aldım. Mutfağa düşkünlüğüm vardı. Mutfağı seviyordum ve mesleğe dair yeni yeni bilgiler öğreniyordum. Ben bu mesleği yapabilirim diye düşündüm ve ani bir karar alarak İstanbul Mutfak Sanatları Okuluna kayıt oldum. Burada eğitimimi tamamladıktan sonra Çerkezköy’de yaşadığım içinde, bu kente ne katabilirim? Nasıl faydalı olabilirim? diye düşündüm ve böyle bir mekanı Çerkezköy’e katmak istedim.” dedi.
“MASA, SANDALYE VE BİR PASTA DOLABI KOYUP MEKAN İŞLETMEK İSTEMEDİM”
“Hayalimde sürekli canlandırdığım bir mekan vardı.” diyen Öztürk, “İnsanların kendini rahat ve evindeymiş gibi hissetmesi ve yemek dışında geçireceği vakitti keyifli geçirmesi benim için çok önemliydi. Masa, sandalye ve bir pasta dolabı koyup mekan işletmek istemedim. Buranın bir ruhu olsun istedim.” diye konuştu.
“ESKİNİN RUHU OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”
Yeni açtığı mekanının çeşitli antika materyallerle süsleyen Öztürk, antika merakının küçüklükten geldiğini ve küçük yaşlardan itibaren biriktirdiğini söyledi. Mutfak temalı antikaları mekanında kullandığını ifade eden Öztürk, “Küçüklüğümden beri antikaya merakım vardı. Çocukluğumdan beride antika eşyalar biriktirdiğim için, eskinin ruhu olduğunu düşünüyorum. Kazandığım parayla antika parçalar almaya çalışıyordum. Şimdi de ağırlığım Kafe ve mutfak üzerine olduğu için mutfak temalı antikalar biriktirmeye başladım. Buradaki antikaların yüzde 50’sinde ailemden gelen parçalar vardı. Bunlara ilave olarak devam ettim. Biraz günümüzde modernlikle beraber antikayı bir araya getirmek istedim. Antikaların yaşanmışlıkları ve bir dili olduğunu düşündüğüm için sıcak bir kafe ortamı yaşatmak, böyle bir mekanı Çerkezköy’e kazandırmak istedik. İnşallah misafirlerimiz de geldiklerinde benim düşüncelerime sahip olup, kendilerini çok huzurlu ve mutlu hissedecekler. İnşallah Çerkezköy’e iyi geliriz diye hayal ediyorum.” ifadelerini kullandı.
“ESKİYİ, ÇOCUKLUĞUMUZDA YAŞADIĞIMIZ ŞEYLERİ TEKRARDAN YAŞAMAK İSTİYORUZ”
Öztürk, “Eskiyi, çocukluğumuzda yaşadığımız şeyleri tekrardan yaşamak istiyoruz. Bence bu hepimiz için geçerli. Çok özlüyoruz diye düşünüyorum. Hepimiz telefonlar çıktığından beri birbirimizle sohbet etmeyi unuttuk. Bir mekana gidip karşılıklı oturduğumuzda elimizde hep telefonlar var. Keyifli vakit geçirmekten kendilerini mahrum bırakıyorlar. Burada en azından bunu azaltmak adına tatlılarını yerken, içeceklerini içerken keyifli vakit geçirsinler birbirleriyle sohbet etsinler. Burada mutfak üzerine, gastronomi üzerine karıştırabilecekleri kitaplar oluşturduk. Bunlar eski kitaplar. Kahvelerini yudumlarken, bu kitapları da karıştırarak bilgi sahibi olabilir, kendilerine bir şeyler katabilirler.” ifadelerini kullandı.